“Toprak Damlı Evlerin Çocukları” BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ

Anı Bisküvi Kültür Yayınları tarafından Karaman 743.

“Toprak Damlı Evlerin Çocukları” BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ
“Toprak Damlı Evlerin Çocukları” BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ
+2
Haber albümü için resme tıklayın

Anı Bisküvi Kültür Yayınları tarafından Karaman 743. Türk Dil Bayramı anısına basılan İbrahim Rıfkı Boynukalın imzalı “Toprak Damlı Evlerin Çocukları” adlı eserde yer alan isimlerin tamamını yayımladık. Kitabın içerikleri an itibari ile yaklaşık 100 Bin okunma rakamına ulaştı. 

Karaman üzerine yazılmış nadide eserlerden biri olan “Toprak Damlı Evlerin Çocukları” kitabını taktim eden Rıfkı Boynukalın ile kitabın mukaddime ile son sözünü kaleme alan Sami Ölçer'in kitap hakkındaki sözleri ile bu yazı serisini tamamlıyoruz.

Kitabın oluşturulmasında, yazımında emeği geçenleri tebrik ediyoruz. İçeriklerde yer alan Karaman'ın yetiştirdiği önemli kişilere sıhhat diliyor ömrü vefa etmeyenlere de rahmet diliyoruz.

Adem Kocatürk

Rıfkı Boynukalın: Kitapta yer alanlarla gurur duyuyorum...

Anı Bisküvi olarak 743. Türk Dil Bayramı etkinlikleri için 11. kitabımızı yayınlamanın gururu içindeyiz. Anı Bisküvi kültüre önem veren kültürel mirası da sahiplenmeyi kendine görev edinmiş kurumdur.

Karaman’da doğmuş, üst düzey kariyerleriyle Türkiye ve dünyaya açılmış bir kuşağın hatıra yüklü hayat hikayesidir bu kitap. Her biri ibretlik hem de örneklik teşkil eden 30’ların ve 40’ların kuşağının özgeçmişlerini ve hatıralarını bu eserde topladık. Hem de kendi ağızlarından. Böylece hatıralara dayalı engin birikimler bu kitapla ölümsüzleşti. Tarihte not düşmek için bu kitap 50 Karamanlı’nın zor koşullarda yaşamış, üniversite eğitimi almış hayat yolculuğunda ülkesine topluma ve ailesine değer katabilmiş insanların hatıralarını yaşadıklarını, görüş ve tecrübelerini okuyacaksınız. Bu hayat hikayeleri ve başarılar sadece 2020 yılının insanına değil gelecek yıllarda başta Karamanlılar ve ülke insanlarına unutulmaz mesajlar olarak kalacaktır.

Hatıraları yazan değerli hemşehrilerimizin neredeyse tamamının anne ve babası ilk okul mezunu veya değil ama bu ileri görüşlü sağduyulu insanların yetiştirdikleri çocukların tamamı çalışkan dürüst ve hayatın zorluklarını göğüsleyen yılmayan ve sabırlı bir yapıda oldukları görülmektedir. Kitapta hatıralarını yazanları okudukça hüzünlenecek bazen gülümseyecek çoğu zamanda içinizden onların başarılarıyla mutlu olacaksınız. Gönül isterdi ki, tüm dönem arkadaşlarını kitaba dahil edelim. Biliyoruz ki bizim kuşağın her insanı çok değerli ve bulunmaz hatıralara sahipler. Hepsi gönül tahtımızda yer edinmiş arkadaşlarımızın tamamını bu kitabın sınırlı sayfalarına dahil etmemiz mümkün değildi ve bir sınırlama yapmamız gerekiyordu. Bu sebeple kitaptaki özgeçmiş ve hatıra sahibi kişi sayısını 50 ile sınırlı tuttuk. Bu projeyi gelecek yıllarda ikinci bir kitapla devam ettirmek de düşüncelerimiz arasındadır.

Elinizdeki bu kitabı, bir proje olarak hayata geçirmeden önce kendilerine açtığımda; "çok ilginç ve tarihi bir eserin ortaya çıkacağını ve seve seve yardımcı olacaklarını" belirten okul arkadaşlarım Sami Yaşar Ölçer’e ve Ahmet Yıldızcı”ya teşekkür ederim. Ayrıca yazıların toplanmasının başından beri sürekli iletişimde olduğum kitabın son okuması ile edisyonunu yapan Sayın Yusuf Yıldırım’a teşekkür ederim. Gelen yazıları ve fotoğrafları monte eden ve ön düzenlemeyi yapan Yaşar Paşaoğlu’na ve bazı katılımcıların yazılarını el yazıları ile göndermeleri nedeniyle hatıraların bilgisayara aktarımını titizlikle yapan Tuğçe Kurtulmuş’a, kitap ekine konulan fotoğrafları veren arkadaşım Mustafa Koçak'a da teşekkür ederim. 50 Karamanlı birbirinden değerli arkadaşlarım ve hemşehrilerimden yazıları ve resimlerini toplamak kolay olmadı ama sonunda “Toprak Damlı Evlerin Çocukları” kitabını Anı Bisküvi’nin 11. kültür yayını olarak yayınlamanın mutluluğu içindeyim. Yazılarına sonradan ilave yapanlar oldu. Gözden kaçan küçük noksanlıklar çıkarsa af dilerim.

İyi ki Karaman’da doğmuşum kitapta yer alan tüm katılımcılarla gurur duyuyorum. Karamanlı olmakla iftihar ediyorum.

Saygılarımızla
Ani Bisküvi A.Ş adına
İbrahim Rıfkı Boynukalın

Sami Ölçer; Velhasılı şu KARAMAN yazıla yazıla bitmez...

Bu kitap nedir, nereden çıktı ve en önemlisi bir ölçüsü var mıdır? Bu bir kuşağın anılarıdır. 1940-1950 yılları arasında doğmuş bir demet insan!

Bu kuşak diğerlerinden biraz farklıdır. Hepsi ikinci dünya savaşı sırasında veya sonrasında dünyaya gelmişleridir. Yani çok kısıtlı imkanların ve yoklukların çocuklarıdır. Hepsinin annesi-babası ilkokul, en fazla orta okul mezunudur. Her ailenin gelir düzeyi neredeyse birbirinin aynısıdır. Yaşantısına gıpta ettiğimiz bir zengin çocuğu yoktur.

Hepsinin evi tek katlı, kerpiçten ve toprak damlıdır. Her damda,kar küründükten sonra,damdaki toprağı sıkıştırmak için bir log taşı vardır. Her evin az veya çok bir bahçesi bulunur. Sokak kapıları hiç kapanmaz her zaman açık durur ve bu evlerin hepsi de sobalıdır. Her eve ancak ellili yılların sonlarına doğru en fazla gaz ocağı girebilmiştir. Her eve su gene aynı yıllarda gelmiştir. Eve su bağlandığı zaman annemin sevincini hiç unutamam! Bu bizim gibi her gün Aşıran veya Elmedin çeşmesinden bir helke çürük su bir helke de sağ su getirmek mecburiyetinde olan bizler için de sevinç kaynağı olmuştur. Hepimizin anası gerek mayalı gerekse şepit ekmeğini kendisi yapmıştır. Neredeyse kimsenin evinde banyo yoktur. Banyo işi yüklük de bizim evde olduğu gibi evin tam ortasındaki bir çukurda halledilir. Tabiat şartları insanları şekillendirir. Karadeniz’de dalgalar sahile vurmaz. Deniz kenarında hoplar dururlar. İnsanları da aynıdır. Ve bu oyunlarına da yansır. Akdeniz’de dalgalar kumsala kadar sakince gelir ve geri gider. Onun için Akdeniz insanları daha sakin ve daha yumuşaktır. Karaman, deprem ihtimalinin neredeyse sıfır olduğu tek ildir. Onun için insanları tedirgin değildir. Toprakları gibi huzurludur. Mesela bu kitapta adı geçen hiç kimse birbiriyle küs değildir kavgalı hiç değildir.

Karaman’da engin bir hoşgörü ve tolerans vardır. 1980 öncesi her gün sağdan-soldan on kişinin öldürülmesinin normal sayıldığı günlerde Karaman’da bırakın cinayeti tek olay olmamıştır. İş bu kitap bu insanların romanıdır. Ayrıca bu kitapta kimse kimseyi yazmamış herkes kendisini anlatmıştır. Peki bu insanlar bu kadar mıdır? Tabi ki hayır bir demettir, bukettir daha çok kişi vardır elbette! Sözlerimizi değerli hemşerimiz Bekir Sıtkı ERDOĞAN’ın şu dizesiyle bitirelim.

“Velhasılı şu KARAMAN yazıla yazıla bitmez.”

Hoşçakalın!
Sami Yaşar Ölçer

Aslında Bu İnsanlar Kim?

SON sÖZ/Sami Yaşar Ölçer

“Herkes kendisini anlatacak” diye işe başladık. Ama sonunda gördük ki neredeyse hiç kimse şahsi başarılarını, bu kitapta neden yer aldıklarını sonrasını okuyucusuna anlatacak şeyler yazmamışlar daha doğrusu övünmek gibi görünmesin diye çekinmişler. Onun için birisinin onların yazamadıklarını yazması gerekiyor. Bu, bazı insanları methetmek değil gerçek yerlerine oturtmak anlamına geliyor.

Gelelim Rıfkı BOYNUKALIN kardeşime. Edebiyat Fakültesini bitirdi. Şişe-cam A.Ş. den emekli oldu. Kardeşleriyle birlikte sanayiye girdi. Bugün her zaman Karaman ilimizde ihracatta genellikle en fazla ihracat yapan şirket konumundadır. Ama asıl anlatmak istediğim bu değil kültüre verdiği destek. Her yıl Karaman ile ilgili bir kitap yayınlamak bunları parasız dağıtmak, öğrencilere burs vermek ANI Bisküvi’nin hizmetleri arasında ben bu hizmeti sizin gibi çok önemsiyorum ve heyecanlanıyorum.

Gelelim Ahmet YILDIZCI hocama! Evlerinin altı ahır, mandalardan Ahmet sorumlu. Oradan çıkıp İTÜ’de adına kürsü açılması ve Amerika’dan Peyzaj oskarı kazanmak kolay mı? İnsan hiç-biri şeye üzülmemeli Ahmet Hocam Orman Fakültesini dört yılda bitiremedi. Bir sömestir uzadı mezuniyeti Ahmet buna çok üzüldü kahroldu! Ama o son Sömestir da Fakülteye Peyzaj dersi kondu. Ahmet o derse katılan birkaç öğrenciden birisi. Hayatını, başarılarını ve ödüllerini işte o kaybettiğim zannettiği son sömestir da ki aldığı peyzaj dersine borçlu. Eğer dört sene de mezun olsaydı hayatı tamamen başka olacaktı. Demek ki hiçbir şeye üzülmemeli hiçbir olay sebepsiz değil!

Gelelim göz doktoru Nadide CANDAN‘a (ÖZER) Ankara’daki sınıf arkadaşlarını ilk o bir araya getirdi. Bizde ‘Karaman’ın ilk bayan doktoru bizim sınıfımızdan’ diye gurur duyduk. Biz Anka-ra’daki birlikteliğimizi Nadide’ye borçluyuz. Bir insana konulan isim ancak bu kadar huyuna suyuna uyar. Nadide’nin Karaman’a hizmeti bununla bitmez. Değerli eşi rahmetli Prof İsfendiyar CANDAN, enişte kontenjanından yüzlerce Karamanlı’yı muayene etmiş bir kuruş para almamıştır. Bir keresinde götürdüğüm hasta için’ hocam borcumuz ne kadar diye sordum “Sami bir Karamanlı’dan senin aleyhimde yapacağın dedikodudan kurtulmam için o paranın on katını harcamam lazım, senden korktuğum için senden para almıyorum.” demişti. Hocam her zaman bir Fatiha’yı hak ediyor.

İki arkadaşımız -kendilerine göre haklı sebeplerle- yazı yazmak istemediler. Birisi A. Necmi ÖZLER. Karaman’dan çıkan ilk ve tek Anayasa Mahkemesi üyesi. Ortaokulda üç yıl aynı sırada oturduk. Üniversitede aynı evde ve aynı odada kaldık. Bir insan bu kadar beye-fendi olabilir mi? Hep O’na benzemek istedim. Ama imalatımda beyefendilik monte edilmediği için bir türlü olamadım. Hayatında geldiği her noktaya -Genel Kurmay Adli Müşavirliği, Askeri Yargıtay üyeliği ve Anayasa Mahkemesi üyeliği- hukuk kültürünün yanı sıra tamamen efendiliği ile gelmiştir. Askeri Yargıtay’a üye seçileceği zaman o devrin Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren’in – Müşavirlikte ki o efendi çocuğu gönderelim dediği biliniyor. Yazı yazmak istemeyişi de o yüksek Hakimliğin verdiği vakur duruş sebebiyledir diye düşünüyorum.

Yazı yazmak istemeyen ikinci arkadaşım ise Kaya Güngör AYKENT ilkokul birinci sınıftan Ziraat Fakültesi son sınıfına kadar hep sınıfının birincisi. Fukaralığın en dibinde. İlkokuldan itibaren hep çalışmış kendi haçlığını çıkarmış bir insan. Bürokraside hepimizden önce üst kademeye çıktı. Bu noktada mahallemizin kızı Kayanın Muhterem eşi Yaşar Hanımı da zikretmemiz gerekir. Böyle bir kişiden hiç bahsedilmemesi içime sinmedi, bilinsin istedim. Kendisinden izinsiz yazdım, umarım affeder.

Gelelim Prof. Dr. Ali ERYILMAZ Hocama. Sen Tek kelime İngilizce bilmeden Amerika’ya git, süresi içinde doktora yap dön, sonrasında tarım bakanlığında daire başkanı, genel müdür yardımcısı bilahare genel müdür oldu. Aynı anda doçent ve profesör oldu. Bu nasıl bir başarıdır? Atılım Üniversitesinde hocalık yaptı. Sonrasında emekli oldu. Doktora konusu Zirai planlamadır yani şu anda Türk tarımının tam ihtiyaç duyduğu adamdır Ali.

Şimdi torpil demezseniz ağabeyim Turgut ÖLÇER’den bahsetmek isterim. Bir insan otuz sene anası-babasına bakar mı? Onlara bir ev yaptırıp, tüm ihtiyaçlarını onlar vefat edene kadar karşılar mı? Hayırlı evlat olmak başka nasıl tarif edilebilir. Benim tek ümidim, kendisi direk cennete giderken kapıdaki meleklere ‘’Bu benim kardeşim ona da bir torpil yapabilir miyiz’’ demesinde.

Bir de Doç. Dr. Hüsnü Buğdaycı var. Halen ellerinde ve kollarında demirci fırınının yanık izlerini taşır. Babasının dükkanında demir dövmeye başladığında daha orta okuldaydı. Oradan bin bir imkansızlıkla Ege Tıp Fakültesi ve akademik kariyer yaptı. Bunlar yazılması çok kolay ama yaşanması çok zor şeyler.

Beyefendilik denince aklıma gelen bir diğer isim Dr. Kâmil UĞURLU’dur. Onu görünce insan ‘’ böyle nasıl beyefendi olabilir’’ diye düşünürüm. Birkaç çevre konulu toplantıda konuşmacı olarak birlikte olduk. Bu toplantılarda
ben konuşmamın başında hazır olan topluluğa kendisine alkışlatarak başladım, bunu hak ettiğini düşündüm. Karaman’da bir dönem belediye başkanlığı yaptı ancak Mimar SİNAN için söylenen ustalık devri eserlerini vereceği ikinci dönem de aday gösterilmedi. Aslında Karaman kaybetti gibi gelir bana.

Elmedin Sokak’taki evimizin karşısında İzzet PEMBECİ amcamın evi vardı. Orada Şerife yengem ve üç oğlu ile birlikte yaşarlar. Bir gün bu eve İzzet amcamın akrabası bir kişinin oğlu daha eklenir; Ramazan ÖZGAN oda üç çocuklar beraber büyür ve okur çünkü köylerinde ortaokul yoktur. İşte O Ramazan Arkeoloji Profesörü olur. Dekanlık yapar ve bizim gururumuz olur. Bir zamanlar Karaman’da nasıl bir dayanışma ruhu varmış siz karar verin.

Bir de Mualla MEZHEPOĞLU ablam var. “Karaman’da toplasanız altı ay kaldım diyor.” Peki bu kitapta ne işi var diye sorabilirsiniz? Benim yazılarımı İKEV Postası’nda okuyup hemen arar. “Gene her şeyi toz pembe göstermişsin.’’ diye sitem eder. Bu sefer ben aradım ‘’hadi şimdi sen yaz nedir eksiklerimiz.’’ O da yazdı sağ olsun.’’ Sağ olsun bu kadar övünüyorsunuz bir kütüphaneniz yok ciddi bir kitapçınız yok’’ diyor. Yani kitabımızın muhalif sesi. Oysa Karaman’da bir kütüphanemiz vardı. Bizim sevgili Muhsin ABAY’ın babası Recep amca orda çalışırdı. Sonra kütüphanemiz camiye dönüştürüldü. En çok oradaki binlerce kitap ne oldu diye merak ederim. Hepsi bin dokuz yüz ellili yılların kitabıydı. Yani bugün için antika değerinde sayılacak kitaplar. Mualla abla bizi böyle sarstı. İnşallah valilik belediye başkanlığı ve kültür müdürlüğü bu haklı feryada kulak verir.

Ayrıca Mualla ablanın babası Rıza MEZHEPOĞLU yanılmıyorsam Karaman’ın ilk hukuk fakültesi mezunu insanıdır. Asıl önemlisi Rıza Bey Atatürk’le yan yana resmi olan bir kişidir. Ve garip bir tesadüf Atatürk’ün diğer yanında oturan hukuk fakültesi öğrencisi Meliha Hanım ileriki yıllarda Rıza Beyin eşi ve Mualla Ablanın annesi olacaktır. Yani anne ve babasının Atatürk’le resmi olan tek insandır. Bu da kitapta yer alması için yeterlidir sanıyorum.

Gelelim bana. Hiç böle pırıltılı bir geçmişim yok. Akıllı telefonu, interneti ve sosyal medyası olmayan adeta 19. yüzyılda yaşayan adam. Ama benim çok büyük arkadaş ve dost koleksiyonum var. Bugün neyim varsa (Bir yazlık bir kışlık ev bir araba bu arada servet beyanımızı da yapmış bulunuyoruz) yukarıda adı geçen daha yazamadığım arkadaşlarım sayesindedir.

Herkes ancak arkadaşı kadardır. Zenginlik ve fakirlik böyle ölçülmelidir.

27 Eki 2020 - 17:48 - Kim Kimdir

Son bir ayda karamandan.com sitesinde 1.185.003 gösterim gerçekleşti.


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.


Şehir Markaları

Karamandan.com, Karaman ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (532) 765 24 01
Reklam bilgi