Karaman’dan İzlenimler 5: Trafoya Çarpılan Milletvekili ile Karaman’daki Erbakan Türbesi

“Türbe yapmışlar” diye, tutturdu. Mantığım almıyor. “Yanlışınız olmalı” diyorum. Israr ediyor; “Türbe, türbe”   diyerek, tekrarlıyor.

“Türbe, basbayağı türbe. Renkli ve kocaman bir türbe” diyor.

“Bir büst için kaide olabilir mi?” diye soruyorum. Parkta türbeye aklım yatmıyor çünkü.

Bu kez sesi sinirli çıkıyor: 

“Ben devlette yıllarca görev yaptım. Polis emeklisiyim. Kaide değil, türbe. Türbeyi bilmez miyim?”

Hala inanmış değilim. İçimdeki şüphe azalmadı, arttı. Bir parka neden türbe yapsınlar ki? Orada mezarlık olsa görürdüm. Karaman’daki türbe ve yatırları da biliyorum. Ama orada ne yatır, ne türbe, hiçbir şey hatırlamıyorum.

Bir süredir rahatsızdım, konuşurken zorlanıyor ve soğuk terler döküyordum. Dışarı çıkacak halde değildim. Sorumluluğunu üstlendiğim dergi işi için dışarı çıkmak zorunda kalmıştım. İşimi çabucak bitirip eve dönmek istiyordum.

Bu haldeyken, Karaman Otogarı’nın önündeki Necmettin Erbakan Parkı tartışmasının içine düştüm. Parkta bir türbe olduğunu öne süren kişinin konuya girmeden önceki konuşmalarına kulak misafiri olmuştum.

Soyadını Almanca zannedecek kadar kendini aşmış biriydi. “Benim soyadım Almanya’da binlerce kişinin adıymış” diye övünüyordu. Oysa ilgisi yoktu. Olsa da bana neydi? 

Sonra, nasıl olduysa, konu Karaman’a geldi. Malum, kendi kalemize gol atmak serbest. Yani Karaman’la ilgili olumsuz görüş bildirmek, en iyi ve en kolay şey.

Dinlerken sıkıldım. Ama Konya-Karaman girişinde, otogarın önündeki parka türbe yapıldığını söyleyince kendimi tutamadım. “Parkta türbe mi olur!” diye üst perdeden tepki gösterdim.

Diyalog yukarıdaki gibi başladı. Sonra polis emeklisi, gördüğü şeyin türbe olduğunu ısrarla ifade etti. Karşılık vermeme canı sıkılmıştı.

“Türbe varsa birine ait olmalı, öyle değil mi? Kimin türbesiymiş peki!” diye yeni bir hamle yaptım. Kimin türbesi olduğunu bilmiyor ve gördüğünün türbe olduğunu üstüne basa basa vurguluyordu.

“Parkın adını da Necmettin Erbakan koymuşlar. Karaman’la Erbakan’ın ne ilgisi var? Erbakan Karaman’a ne yapmış ki? Parka Erbakan adını veren kimse, birde türbe yaptırmış işte” diyordu.

Güya, belediye başkanları boş insanlardı ve istediklerini yapabilirlerdi. Halk zaten cahildi. Böyle olmadığını, Belediye Meclisi’ni, karar alma aşamalarını anlatmaya çalıştım. Kim dinler? Bulunduğumuz yerde olumsuz hava esti, ortam yavaş yavaş buz kesti.

Yine insaflıymış, cozutacak diye bekliyordum, öyle olmadı. Necmettin Erbakan Parkı’na Necmettin Erbakan için türbe yapılmış diyebilirdi. Nasıl olsa Erbakan ve Erbakancılar türbeci değiller mi?  Aklına gelse böyle söylerdi ve çok kişiyi inandırmakta zorlanmazdı. Ama haddi o kadar aşmadı veya zekası o kadarına yetmedi ve böyle bir söz de söylemedi.

Türkiye’de herkes her şeyi söyleyebiliyor. Kendince anlatıyor, yorum yapıyor. Bunlar doğru mu, yalan mı, karar veremiyoruz. Bununla birlikte, aklımızın almadığı nice garip ve olmayacak işler yapılmıyor mu? Tabii ki yapılıyor. Yine de parkta türbe olmayacak şey.

Bu gözler olmayacak denilen ne çok şeyler gördü. İçime kurt düştü. Ama Karaman’da bir parkın ortasına türbe benzeri bir yapı konduracak kişi çıkacağına da ihtimal vermiyordum. Bu kulaklar ne çok yalan duydu. Öyle hemencecik inanmak olmazdı.

CHP Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki’nin, 14 yıl önce gerçekleştirdiği, kendisinden başka herkesi güldüren, dünyanın en kısa şovu aklıma gelmese, “Devlette hizmet yapmış adamım. Neyin ne olduğunu bilmeyecek miyim?” diye atarlanan polis emeklisi, beni, Karaman’da bir parkın ortasına Ak Partili Belediye Başkanı’nın türbe yaptırdığına ikna edebilecek kıvama getirmişti.

Türkiye’de bir dönem irtica avına çıkanlar vardı. İnanç adına ne varsa, irtica damgası yiyordu. İşte o günlerde, Kırıkkale-Ankara karayolunda lokanta işletmeciliği yapan ve CHP’den Kırıkkale Milletvekili seçilen Halil Tiryaki de Türkiye’de kimsenin fark etmediği bir şeyi görmüştü.

Tiryaki, Kırıkkale-Ankara arasında mekik dokurken irtica yuvalarını keşfetmişti. Rengarenk boyalı trafoları mescit zannetmiş ve Ak Partili belediye Mamak’ta onlarca mescit açtı diyerek, gazetecilere trafoları göstermişti. Ülkede mescidin ve mescit açmanın yasak olduğuna inanıyor zahir.

Türkiye’nin İran mı, Malezya mı olacağı bahislerinin oynandığı ve “Biz Kaç Kişiyiz” denilerek, sayım yapılan yıllar...

Ak Parti’nin attığı her adım ve yapacağı icraatların ardında bir hinlik olduğunun pompalandığı yıllar... Kamu reformu çalışmalarının bile, bir kesim tarafından “Cumhuriyet”i dönüştürmeye hatta yıkmaya yönelik bir planın ilk hamleleri olarak değerlendirildiği, hemşehrimiz Prof. Dr. Ömer Dinçer’in adeta linç edildiği yıllar... (Daha sonra yıllarca emek verdiği, birlikte yürüdüğü kesimden o dönemden daha ağır darbe yiyecekti.) 

Ak Parti’yi daha da güçlendirecek, bugünkü antagonist ortamın temellerinin örülmeye başlandığı yıllar...

MHP’nin Ak Parti karşıtlarıyla aynı safta yer aldığı yıllar... 28 Şubat ruhunun ve uygulamalarının sürdürülmesini isteyen kesimlerin Ak Parti’nin kapatılması için işbirliği yaptığı yıllar...

Gazeteciler, önce şaka zannettikleri bu olay karşısında Tiryaki’nin ciddiliğini görüp, “Trafo bunlar, sayın vekil, trafo” diyerek, milletvekilini hayal kırıklığına uğratmışlardı.

Siyasette yükselmeyi uman Halil Tiryaki, trafoya çarpılınca, daha sonraki dönemde milletvekilliğine veda ederek, lokantasına dönmek zorunda kalmıştı.

Bu olayı, odadakilere özetleyerek anlattım. Bu kez, konu Türkiye’de ve Karaman’daki cami çokluğuna geldi ve gerginlik arttı. Ortam tatsızlaştı.

Karaman’a gidince ilk işim Necmettin Erbakan Parkı’na uğramak oldu. Karaman’ın en güzel parklarından biriydi gördüğüm. 18 dönüm üzerine kurulmuş. Mezbelelik alan değerlendirilmiş. AK Parti’den seçilen Ertuğrul Çalışkan döneminde, 2015 yılında hizmete açılmış.

Necmettin Erbakan Parkı’nda kafeterya, ürün satış ve tanıtım yerleri, su ve oyun havuzları, fitness alanları, yürüyüş yolları, halı saha, çocuk oyun grupları ve kameriyeler vardı.

Park bu kadar güzelmiş ve Ertuğrul Çalışkan bana bunları neden göstermemiş diye kızdım. Ah, Ertuğrul Çalışkan ah! Ah, Ak Parti yöneticileri ah! Yaptığınız hizmetlerden bu kadar habersiz misiniz? Karaman’da neler yapılmış, neler? Ya haberiniz yok, ya duyurmaya niyetiniz yok. Kendi aranızdaki kavga, bu kadar mı gözünüzü kör, dilinizi lal etti?

Necmettin Erbakan Parkı içindeki kafeteryada Karamanspor’un yemek davetine katıldım. Belediye Başkanı Savaş Kalaycı, kulüp başkanlığına yeni seçilen Ali Kamer ve bazı dostlarla etli ekmek yedim. Kafeterya mekanı aydınlıktı, tuvaletler temizdi, çalışanlar kibardı. Etli ekmek fena değildi. Karamanspor galip gelmişti. Herkesin yüzü gülüyordu.

Parkı böylesine dikkatli incelemiş biri olarak, devlete yıllarca hizmet veren polis emeklisinin söz ettiği türbeyi görmemek olur mu? 

Gördüm. Orta Asya’daki bazı şehirlerde ve Moğolistan’daki  çadırlara benzeyen görüntüsü vardı.  Keçe veya kıl dokuma yerine demir profil kullanılarak yapılmıştı. Rengarenk boyalıydı. Boyalar, çocukluğumun at arabalarının tekerlerini hatırlattı.  Bir başka açıdan ise Kudüs’teki Kubbet-üs Sahra’ya benzetilmek istenmiş. Çakma ve çok kötü taklit Kubbet-üs Sahra.

Ama üzerinde büyükçe yazılmış ‘mescit’ yazısı, okuma yazma bilmeyenlerin bile dikkatini çekecek kadar belirgindi. Devlette yıllarca polislik yaptığını söyleyen hemşehrim görmemişse ne gam. O göreceğini görmüş.

CHP’li Kırıkkale Milletvekilini bir kez daha hatırladım. (Ebleh suratlı  Koca trol. Bak yine yanlış yazdım. CHP Kırıkkale Milletvekili demedim.) Karaman’ı anlatırken, çok güzel bir parktan söz etmeyip, gördüğü mescidi türbe sanan, üzerindeki mescit yazısını okuyamayan polis emeklisi hemşehrime, gıyabında teşekkür ettim.

“E, adam haklıymış, ha türbe olmuş, ha mescit, ne fark eder” diyenler olursa, söyleyecek sözüm yok. “Mescit olmuş mu?” derseniz, olmamış derim.

Mimar değilim, peyzajcı değilim. Estetik anlayışımla, mescidin yeri yanlış, malzemesi kötü ve görüntüsü güzel değil diyebilirim. Bir ihtiyaç doğmuş olmalı ki, mescit yapılmış. Parkta emeği geçenlere teşekkürden gayrısı nankörlük olur.

Kıssadan hisse;
Dinlediğiniz kişi yalan söylemiyor olabilir. İyi niyetli bile olabilir. Ama fanatiklik veya cehalet, gözle beyin arasına set çeker. Böyle olduğu içindir ki, kişi bilmediği bir şeyi bilircesine inatla savunur. Görmediğini görmüş gibi anlatır. Yalanının doğru olduğuna sizi de inandırmaya çalışır.

Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Suresi (Hucurat, odalar demektir) 6. ayette bir uyarı vardır:
“Yoldan çıkmışın biri, size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.”

Bu uyarıyı 13-14 yaşlarımda duydum. İlke edindim. Beni hiç yanıltmadı. Pusula gibi, yönümü gösterdi. Yalan haber tuzağına düşmekten korudu. Yoldan çıkmış birinin getirdiği habere değil, kendisini yoldaş gösterenin haberine bile güvenmedim.

O mescitte iki rekat şükür namazı kılmak isterdim, nasip olmadı. İnşallah bir sonraki ziyaretimde olur.

Ahmet Tek

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ahmet Tek - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.



Şehir Markaları

Karamandan.com, Karaman ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (532) 765 24 01
Reklam bilgi

Anket Karamanlılar yeni belediye başkanından hangi alanda çalışma bekliyor?
Tüm anketler