
“Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle nefret ettim”
Minicik yavrusunu kaybetmiş bir anne olarak,
Bir anne olarak,
Bir öğretmen olarak,
Bu yazıyı yazmak bile kahrediyor beni...
Çünkü daha insan olmayı beceremeyen bir erkek aşık oluyor minicik çocuğa ya da intikam almak için seçiyor onu ve toplumun da sırtını sıvalamasıyla tecavüz etme, dayak atma, zalimleşme, katil olma hakkını buluyor kendinde...
Onun tüm bunlara Hakkı var ; ama parkta oynamaya, halasıyla koyun gütmeye, babasına yemek götürmeye,bayramda şeker toplamaya,piknikte oyun oynamaya hakkı yok çocuğun...
Bunları yaparken çocuk; tecavüz edildi, yakılarak öldürüldü, boğularak öldürüldü, babasının intikamı onu öldürerek alındı, çöpte ceseti bulundu...
Sebep olan kültürün ,adetlerin,inancın,sevgi ve anlayışın zerre yeri yok insanlıkta...
Bu çocuklar bizim çocuklarımız, ana rahmine düştüğü andan itibaren canımız pahasına koruduğumuz göz bebeğimiz, yaşam amacımız, geleceğimiz...
İnsan diye nitelendiremediğim biri hiç acımadan ona insanlık dışı şeyler yapıp ,sonra canını alıp bir yerlere atıyor...
Bugün İkra dün Leyla, Eylül, Irmak, Pelda, Gizem, Arda, Ufuk...
Ve daha binlerce çocuk...
Yaşantılarını, beklentilerini, üzüntülerini, acılarını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz binlerce can...
Rahmetli Cahit Zarifoğlu, “Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle nefret ettim” diyerek birçoğumuzun hislerine tercüman olmamış mı?
Dilerim, hiçbir çocuğun sonu acı ile bitmez,
Dilerim, hiçbir anne bu acıyı yaşamaz,
Dilerim, minicik bedenlere vahşice uzanan ellerin sonu darağacında biter!
Dilerim bu çağdan herkes ŞEREFi ile gider...
Çiğdem Göktaş Tekin